Hashimoto tiroiditinde nasıl kilo veririm?

Hipotiroidili hastalarda kilo alma ve alınan kiloların verilememesi önemli bir problemdir. Türk toplumunda sık görülen Hashimoto tiroiditi hipotiroidinin en sık sebeblerinden birisidir.
Hashimoto tiroiditinde nasıl kilo veririm? Hashimoto tiroiditim var nasıl kilo veririm?
Hipotiroiditim var ve kilo veremiyorum, neler yapabilirim? Diyorsanız işte yanıtları bu yazımda.

1.Son laboratuvar değerlerini tekrar gözden geçirin

Serum serbest T3, T4 ve TSH değerleri hipotiroidi nedeniyle ilaç kullanan hastalarda ilaç etkinliğinin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Bu tetkikleri değerlendiren doktorunuz her şeyin normal olduğunu söyleyebilir. Fakat bazen hormon düzeyleri olması gereken sınır değerlere yakındır. Bu durum bazal metabolizma hızınızın yavaş olmasına ve kilo alma veya verememenize sebep olabilir. Yeni kılavuzlarda bu gibi durumlarda TSH değerinin 3’ün altında tutulması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu konuyu hekiminizle konuşarak tekrar gözden geçirmek gerekir. Örneğin 50 mikrogram ilaç kullanan bir hastanın ilaç dozunu 25 mikrogram arttırmak bu durumu kolaylıkla sağlayabilir.

 

2. Diyetinizdeki yiyecekleri gözden geçirin

Basit karbonhidratlardan ve şekerden uzak durmak sadece Hashimoto tiroiditinde değil sağlıklı beslenme için de gereklidir. Benim önerim şeker ve tüm işlenmiş gıdaların diyetten çıkarılmasıdır. Karbonhidratlar vücutta yağ olarak depolanmaktadır. Mısır, pirinç ve ilenmiş buğdaydan yapılan klasik ekmeklerden uzak durmak , tam buğday ve işlenmemiş çavdar ekmekleri çözüm olabilir. Günlük yiyecek tüketimine et, tavuk gibi protein kaynaklarının ve sebzelerin tercih edilmesi daha doğru olacaktır. Aynı zamanda margarin ve katı yağlar yerine bitkisel kökenli özellikle zeytin yağının tercih edilmesi önemlidir.

Bazı çalışmalarda omega-3 desteğinin tiroid hormonlarının regülasyonuna etkili olduğu ve aynı zamanda hipotiroide bilinçsel fonksiyonların iyileşmesinde etkili olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle balık veya balık yağlarının tüketimi Hashimoto tiroiditinde önerilmektedir.

3. Fermente gıdalar ve Probiyotikleri kullanabilirsiniz

Bir çok çalışmada bozulmuş bakteriyel barsak florasının kilo alımında etkili olduğunu vurgulamaktadır. Eğer bakteriyel flora bozulmuşsa bu durum sizinle benzer özellikteki kişilere göre aynı yiyecekleri yeminize rağmen sizin daha fazla kilo almanıza sebep olabilir. Bu nedenle kefir gibi fermente gıdaların ve probiyotiklerin tüketilmesi barsak florasını düzelterek bazal metabolizma oranının artmasına yardımcı olabilir.

4. Selenyum kullanabilirsiniz

Hashimoto tiroiditinin sebep olduğu veya cerrahi sonrası hipotiroidisi olan hastalarda kullanılan tiroid hormonu T4 hormonudur.İlaç olarak verilen T4 kanda T3’e dönüşerek aktif olarak metabolizma üzerine etki eder. Bazen yapılan tetkiklerde bu hormonlar normal seviyelerde ölçülsede kanda T4-T3 dönüşümü yeterli olmadığı için bazal metabolizma hızı azalabilir ve kilo artışına neden olabilir. Bazı çalışmalarda selenyum kullanımının bu dönüşümü arttırdığı ve bazal metabolizma hızında artışa neden olarak kilo vermeye yardımcı olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle selenyum takviyesi faydalı olabilir.

5. Basit fiziksel aktiviteler belirleyin

Günlük olarak yapabileceğiniz, yaparken sıkılmayacağınız ve zevk alacağınız fiziksel aktiviteler belirleyin. Yürüyüş, yoga, pilates, dans kursları ve yüzme gibi aktiviteler hem kilo vermenize yardımcı olacak hemde metabolizma hızında artışa yardımcı olarak kendinizi daha sağlıklı hissetmenize yardımcı olacaktır.

Her tiroid nodülü kanser değildir

Her tiroid nodülü kanser değildir

Haberi yeralan gazetelerde okuyabilirsiniz:

Toplumda görülme sıklığı yüksek olan tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 80’i iyi huylu, yüzde 5’i kötü huylu ve yüzde 15’i şüpheli veya yetersiz olarak rapor edildi.

Toplumda görülme sıklığı yüksek olan tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 80’inin iyi huylu, yüzde 5’inin kötü huylu ve yüzde 15’inin şüpheli veya yetersiz olarak rapor edildiği belirtildi.

Medicana International Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, yaptığı yazılı açıklamada, tiroid hücrelerinin anormal büyümesi ile kitle oluşturmasının tiroid nodülü olarak isimlendirildiğini belirtti.

Nodüllerin yaklaşık yüzde 90’ının iyi huylu olmakla birlikte bazılarının kanser oluşumuna bağlı gelişebileceğini ifade eden Öztürk, yapılan çalışmalarda herhangi bir nedenle yapılan ultrasonografide hastaların yüzde 50-70’inde tiroid nodülü saptandığını vurguladı. Öztürk, nodül görülme sıklığı açısından belirgin bir yaş aralığı bulunmadığına dikkati çekerek, “Toplumda oldukça sık, fakat 20 yaş altı ve 40 yaş üstü kanser açısından iyi değerlendirilmeli” uyarısında bulundu.

Birçok tiroid nodülünün belirti vermediğini aktaran Öztürk, şunları kaydetti:

“Nodüllerin çoğu rutin fizik muayene veya başka hastalıklar için yapılan ultrasonografi ve tomografi tetkiklerinin sonucunda saptanmaktadır. Büyük nodüllerde hastalar kendileri de boyunda şişlik olarak fark edebilirler. Bazen aşırı hormon salgılayan nodüllerde sinirlilik, çarpıntı ve aşırı terleme gibi belirtiler olabilir. Aşırı büyümüş nodüller çevre organlara bası yaparak yutma güçlüğü, ses kısıklığı gibi belirtilere neden olabilir.

Nodül oluşum nedenleri tam olarak bilinmemektedir. İyot eksiliğine bağlı durumlarda oluşan hipotiroid hastalığı nodül oluşumuna neden olabilir. Fakat günümüzde kullanılan tuzlarda iyot eklendiği için bu durum artık pek rastlanan bir durum değildir.

Nodül saptandıktan sonra ilk değerlendirilmesi gereken durum, aşırı hormon salgısı olup olmadığıdır. Bu durum kanda T4 ve TSH değerlerine bakarak değerlendirilebilir. Nodüllerde kanser olup olmadığını değerlendirmek için spesifik bir kan testi mevcut değildir. Yapılan çalışmalara göre, tüm biyopsilerin yaklaşık yüzde 80’i iyi huylu, yüzde 5’i kötü huylu ve yüzde 15’i şüpheli veya yetersiz olarak rapor edilmektedir.”

Öztürk, “iyi huylu” rapor edilen nodüllerde, aşırı büyük ya da aşırı hormon salgılamıyorsa cerrahi tedaviye gerek duyulmadığını belirtti.

× WhatsApp